Toskana'da 1 Hafta


30 NİSAN-7 MAYIS 2011 TOSKANA

Cortona, Perugia, Montepulciano, Monteriggioni, Siena, San Gimignano, Fireze (Floransa), Lucca, Pisa şehirlerinden izlenimler...






1.GÜN CORTONA 30 NİSAN 2011

Pegasus'un 12:05 tarifeli seferi ile yolculuğumuza başladık. Yerel saatle 13:40'da Roma Fiumicino Havaalanı'ndaydık. Bagajlarımızı aldıktan sonra, önceden rezervasyonunu yapmış olduğumuz aracı teslim almak için kiralama şikretinin ofisine yöneldik. Yurt dışında araç kiralamak için uluslararası ehliyetin olmasında fayda var, sormayabilirler ama çoğunlukla istiyorlar. Aracımızı teslim aldıktan sonra yol işaretlerini takip ederek A1 otobanına çıktık. İlk durağımız yol üstünde yaklaşık 200 km ilerideki Valdichiana Outlet Village.  Burası sabah 10:00 akşam 20:00 arası hizmet veren, birçok ünlü markanın bir arada olduğu, çok lüks olmayan tipik bir Avrupa outleti, alışveriş ihtiyacı varsa buradan karşılanabilir. Açlığımızı da buradaki restorantta giderdikten sonra -ki gayet güzeldi-, ilk konaklama yerimiz olan Cortona'ya doğru yola koyulduk. Akşam 7 gibi 2 gece konaklayacağımız otelimize yerleştik, akşam yemeği ve kısa bir şehir keşfi için kendimizi hemen Cortona sokaklarına attık.
(Burada küçük bir hatırlatma yapmakta yarar var. Arabayla yapılan gezilerde özellikle Avrupa'da otopark büyük sorun, özellikle de bizim gibi İtalya'nın daracık sokaklarını dolaşıyorsanız. Bu nedenle biz otelleri seçerken ücretsiz park olmasına özen gösterdik. Otele parkettikten sonra şehrileri zaten yürüyerek dolaşabilirsiniz.)
Cortona sokakları
Cortona, Toskano'nun Arezzo bölgesinde bir şehir, ortaçağdan kalma bir kasaba görüntüsünde, yüksek bir konumda olduğundan muhteşem bir manzarası ve fakat bol da yokuş ama buna değiyor. Bölgede Etrüsk etkisi yoğun olduğundan o dönemden kalma kalıntılar da bir hayli fazla, özellikle Etrüsk mezarları göze çarpıyor. Zira, Etrüskler tarafından kurulan önemli kasabalardan biri.
Seramik sanatı oldukça yaygın olduğundan bu tarz ürünlerin satıldığı dükkanlara sık sık rastlamak mümkün.

Görülecek yerler; 13. yy dan kalma belediye sarayı Palazzo Comunale; en ünlü meydanı Piazza della Repubblica; Repubblica’nın yanında daha sakin bir meydan Piazza Signorelli olarak sayabiliriz.  Piazza Signorelli'de Pazar günleri antika eşyaların satıldığı bir açık pazar kuruluyor. 

İtalya’nın her yerinde olduğu gibi meydanda The Cathedral (Il Duomo) var. İçinde 16. Ve 17. yüzyıla ait Luca Signorelli gibi sanatçıların resimleri bulunuyor, giriş ücretsiz. Bunun dışında Church of Santa Maria Nuova gibi irili ufaklı kiliseler de mevcut.






The Etruscan Academy Museum of the City of Cortona (Museo dell'Accademia Etrusca e della Città di Cortona) Etrüsk medeniyetine ait eserlerin görülebileceği müze, Nisan-Ekim 10:00-19:00 arası her gün, Kasım-Mart Pazartesi hariç 10:00-17:00 arası açık.

Tepelerine çıkınca Trasimeno Gölü manzarası var ama vaktimiz olmadığı için biz çıkamadık.

Yemeğe gelince, hemen hemen her yerin güzel olacağını düşünüyorum ama bizim tercihimiz Hosteria La Bucaccia oldu. Muhteşem bir akşam yemeği ile midelerimiz şenlendi. (Adres: Via Ghibellina n. 17, email: info@labucaccia.it) Gitmeden rezervasyon yaptırmakta fayda var, küçük bir aile işletmesi, çok sıcak bir ortam, her şey çok leziz. Şarap olarak Cortono Rosso isimli yerel bir tür tercih ettik. 
Toscana Bölgesi malum şarap konusunda meşhur, "Chianti" popüler ismi altında farklı üzümleri ve üreticileri denenebilir. Özellikle Sangiovese ve Syrah üzümleri favorilerim arasında.






2. GÜN PERUGIA 01 MAYIS 2011

Sabah Cortona'daki otelimizde yaptığımız kahvaltı sonrası şehri bir de gündüz gözüyle gezdik ve çok oyalanmadan ikinci durağımız olan Perugia'ya doğru yola koyulduk. Cortona Perugia arası yolculuk yaklaşık 1 saat sürdü. Pergugia'dan görüntüler:














Perugia, Umberia bölgesinin başkenti. Burası da tepeye kurulmuş küçük bir ortaçağ kasabası görünümde, sokak aralarından kafanızı uzattığınızda muhteşem manzaralar ile karşılaşıyorsunuz.
En önemli yeri Centro Storico (Historic Center), buraya araba ile de çıkmak mümkün, Piazza Partigiani de turistler için bir park yeri var.

En önemli yeri Palazzo Dei Priori, ana meydan Piazza IV Novembre'da yer alıyor; meydanın ortasında 13. yy'dan kalma Fontana Maggiore isimli bir çeşme ve yine aynı tarihlerden kalma Duomo (Cathedral of San Lorenzo) bulunuyor.


Piazza IV Novembre

Perugia ayrıca tarihten günümüze bir kültür ve sanat merkezi, her yıl birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor.

Yemek için tercihimiz Ristorante Dal Mi' Cocco oluyor. (Adres: Via Giuseppe Garibaldi, 12 Perugia) Buranın ünlü bir yerel restoranı, 3 çeşit yemek ve 1 tatlıdan oluşan set menüsü var. Herşey yine gayet leziz ve özenli, fiyatlar uygun.

Perugia bademi ile ünlü bir yer, 1800'lerden kalma bir pastaneleri var ve çok güzel bademli kurabiyeler yapıyorlar. Cafe di Perugia hem bir kahve molası vermek hem de kurabiyelerden tatmak için iyi bir adres.

Günlerden Pazar olunca oranın açık pazarına da denk geldik, etraftaki yerel üreticilerin çoğunlukla organik olan ürünleri vardı, böğürtlen reçeli aldık ve çok beğendik.




3. GÜN MONTEPULCIANO 02 MAYIS 2011 

Cortona'daki otelimizden sabah kahvaltısı sonrası ayrıldık ve Montepulciano'ya doğru yola çıktık. Burası Siena öncesindeki durağımız, yol yaklaşık 40 dk kadar sürdü.
Montepulciano, Toskana bölgesinin şarapları ile ünlü bir bölgesi. Parkedip ana meydana doğru yöneldiğimizde bizi yine bir pazar karşıladı. Buradan çok güzel yerel pecorino ve parmesan peynirleri aldık.

En ünlü yeri olan Piazza Grande; Plazzo Comunalei Contucci Palace, Plazzo de' Nobili Tarugi gibi harika mimari yapılarla çevrili.


The clock tower of the Palazzo Comunale




Bir de burada çok ünlü bir pastane var, Cafe Poliziano, harika bir manzara eşliğinde tatlı ve kahve keyfi yapmak için doğru adres.

Birkaç saat Montepulciano'yu gezdikten sonra Siena'ya doğru yola çıkıyoruz. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor ve akşama doğru 2 gün konaklayacağımız otelimize varıyoruz. Otel Siena şehir merkezine araba ile 10-15 dk mesafede ve bizi çok güzel bir manzara ile karşılıyor. Aile işletmesi olan bu butik otelin adı Antica Fonte Residenza di Siena.


Antica Fonte Residenza di Siena'dan manzara

4. GÜN SIENA 03 MAYIS 2011

The Palazzo Pubblico, Siena Belediye Binası neredeyse 800 yıllık, içinde Ambrogio Lorenzetti, Simone Martini gibi sanatçıların yaptığı ünlü freskler bulunuyor. The Duomo, Roma mimarisinin güzel bir örneği, içinde Libreria Piccolomini (Kütüphane), Baptistery (Vaftizhane) (ayrı giriş ve ücreti var) ve Duccio’nun ünlü Maestà’sının olduğu Museo dell'Opera del Duomo (ayrı giriş ve ücreti var) bölümleri yer alıyor.

Siena'nın en önemli yerlerinden biri olan Piazza Del Campo yelpaze şeklinde bir meydan ve yılda iki kez yapılan eyersiz ata binme yarışı Palio festivaline sahne oluyor. Ara sokaklara girdiğinizde küçük şirin şık dükkânlarda keyifli vakit geçirilebilir.
Siena'dan manzara




Campo’da 2 güzel dondurmacı var isimleri Il Gelato" ve "Brivido” .

Yemek için birkaç restoran önerisi:
Osteria del Gatto, Via di San Marco, 8 (San Marco ), +39 0577 287133, 12:15-14:30/19:45-22:00 arası açık. Varsa "Tonno alla Mediterranea" (Akdeniz usulü ton balığı) yemeğini kaçırmayın.
Osteria Sotto le Fonti, Via Esterna Fontebranda, 114, 0577-226446, Sahibinin servis yaptığı bir başka aile işletmesi, sahibi aynı zamanda şarap turu rehberi, yani yemekte içeceğiniz şarabı ona bırakın derim.

Siena’ya özgü Panforte  isimli, bal, badem ve çeşitli meyvelerden yapılan bir tür kek var, en ünlü Panforte markası ise Sapori, gezerken birçok dükkanda karşınıza çıkacaktır. Ayrıca bir de Ricciarelli  isimli küçük bademli kekleri var.


MONTERIGGIONI VE SAN GIMIGNANO
Siena turumuzu tamamladıktan sonra, otel sahibinin tavsiyesi üzerine rotamızı Monteriggioni’ye sonra da San Gimignano’ya çevirdik. Siena Monteriggioni arası yaklaşık 30 dk, küçük bir yer ama çok şirin. Küçük bir meydan, hediyelik eşya satan birkaç dükkan ve muhteşem Toskana manzarası olarak özetlenebilir.






Monteriggioni’deki kısa turumuzun ardından San Gimignano’ya doğru yola çıktık. Yaklaşık 40-50 dk sürdü.
San Gimignano surlarla çevrili bir ortaçağ kasabası, en tipik özelliği ise 12. ve 13.yy dan kalma kuleleri, zamanında sayıları 70’i aşan kulelerden günümüze sadece 14 tanesi kalmış, en yüksek olanı da 54 metre yüksekliğindeki Torre Grossa.

Piazza del Duomo’a Piazza della Cisterna’dan girildiğinden solda Palazzo Comunale görülüyor, karşında ise Ghibelline Salvucci ailesine ait ikiz kuleli the Palazzo bulunuyor.
Piazza della Cisterna kasabanın en güzel meydanı, büyülü atmosferi ile insanı zamandan koparıyor sanki. Meydanda dünyada birincilik almış bir de dondurmacı var, güzeldi fakat mükemmeldi diyemeyeceğim.



Dar sokaklarında karşınıza çıkan şık dükkanlar, alışverişi keyifli ve eğlenceli hale getiriyor.

Bu sefer yemeğimizi açık havada yemeye karar verdik ve San Gimignano'yu biraz geçince ilk karşımıza çıkan parka girdik, park demek yanlış olabilir çünkü alıştığımız park formatından oldukça uzak, uçsuz bucaksız üzüm bağlarının arasında yemyeşil bir yerdi, yer yer evler göze çarpıyordu, marketten aldığımız öteberi ile böyle bir manzaraya karşı pikniğimizi yaptık.


5. ve 6. GÜN FLORANSA 04-05 MAYIS 2011

Sabah Siena’daki otelimizden ayrılıp Toskano’nun başkenti Floransa’ya doğru koyulduk. Yol yaklaşık 1 saat sürdü. Otelimize yerleşip hemen kendimizi şehrin sokaklarına bıraktık.
Floransa’da gezecek çok yer olduğundan burada 3 gün konakladık, Lucca, Pisa gibi yakındaki yerlere ise günübirlik gidip geldik.
Arno nehri kıyısına kurulmuş şehir, Rönesans’ın doğduğu yer olarak biliniyor.

Görülecek ilk yerler arasında; Santa Maria del Fiore Katedrali geliyor. 13.yy da yapımına başlanan gotik katedral 15.yy da tamamlanabilmiş. Yeşil, pembe ve beyaz mermerler kullanılarak yapılan yapı, muhteşem kapıları ve heykelleri ile ünlü.

Piazza della Signoria (Senyörler Meydanı) ve Palazzo Vecchio görülmesi gereken diğer yerler arasında. Tarihi şehrin kalbinde yer alan Piazza della Signoria, şehrin en popüler meydanı ve etrafını çevreleyen heykelleri ile adeta bir açık hava müzesi. Heykellerden en popüler olanı da hiç kuşkusuz Michelangelo’nun David heykelinin kopyası.

The Baptistery (Vaftizhane) 11.yy dan kalma Floransa’nın en eski yapılarından biri. Yeşil ve beyaz mermerlerden yapılan yapının 3 muhteşem bronz kapısı bulunuyor, kapılar kopya olup orjinalleri Duomo Müzesinde yer almakta.

Campanile-Bell Tower (Saat Kulesi) Piazza del Duomo’da yer almakta, Giotto tarafından yapılmış olan kulede 414 basamak bulunuyor (asansör yok).

Ponte Vecchio, 1345’de Arno üzerine yapılan Floransa’nın ilk köprüsü. Köprü aynı zamanda altın ve gümüş takılar satan kuyumcuları ile de ünlü.

Galleria degli Uffizi (Uffizi Müzesi), Rönesans dönemine ait dünyanın en önemli koleksiyonuna sahip olan müzede binlerce eser yer alıyor; Michelangelo, Giotto, Botticelli, Leonardo da Vinci, Perugino, Raphael ve daha nicelerinin çalışmalarını bir arada görmek mümkün. Beni çok etkileyen bir müze oldu.
Boboli Garden ve Pitti Palace, Ponte Vecchio köprüsünü geçince karşımıza çıkan büyük park içinde yer alıyor, buradan eşsiz bir Floransa manzarası görmek mümkün.



Duomo ve Vaftizhane

Vaftizhane kapılarından biri


Ponte Vecchio
Ve Floransa’da yapmadan dönülmemesi gerekenlerden biri de Floransa bifteği
yemek, orta pişmiş olsun, suyu kaçmasın:)



7.GÜN LUCCA ve PISA 06 MAYIS 2011

2 günlük Floransa keşfinden sonra son günümüzü Pisa ve Luca şehirlerini ziyaret etmeye ayırdık.
Floransa Pisa arası yolculuk yaklaşık 1 saat sürdü.
Pisa Kulesi ve etrafındaki yapılar dışında şehirde hayat yok gibi. Genişçe bir yeşil alan üzerinde The Duomo, Vaftizhane ve çan kulesi olan Pisa mermer şahaserler olarak dizilmişlerdi. Şansımıza kuleye çıkılabiliyordu, biraz yorucu oldu ama sonunda gördüğümüz manzara bu zahmete değdi.




LUCCA

Pisa'dan sonraki durağımız Lucca oluyor. Yolculuk yaklaşık yarım saat sürdü.
Yine şirin bir ortaçağ kasabası karşılıyor bizi, dar sokaklarda lüks mağazalar göze çarpıyor.
Görülmesi gereken yerler; Roma amfi tiyatrosu, eski şehir sur kalıntıları, Torre delle Ore saat kulesi, Saint Micheal Kilisesi sayılabilir.







8.GÜN EVE DÖNÜŞ :( 07 MAYIS 2011

Sabah erkenden Floransa'dan Roma'ya gitmek üzere yola çıktık. 3 saatlik yolculuktan sonra Roma Havaalanına ulaştık. Bir tatilin daha sonuna gelirken mutlu anılarla evimize döndük.








Dolce Vita :)