22-28 ŞUBAT 2014 NEW YORK CITY
New York'da bir hafta...Gezilecek çok yer fakat az zaman var. İşte bizim sığdırabildiklerimiz...
22 Şubat 2014’te THY tarifeli seferi ile 07:25’de başlayan uçak yolculuğumuz, yaklaşık 11,5 saat sonra yerel saatle 11:40 gibi son buldu. Evet, uzun bir yolculuktu ve maalesef bol filmli bol okumalı olarak uykusuz geçti. İndiğimizde bir hayli yorgun ve uykusuzduk ama hiç uyumayan bir şehre gelmiştik, ayak uydurmalıydık :)
Otelimiz çok merkezi bir yerde idi, 6 West 32nd Street, Nyma
Hotel, Kore caddesi imiş burası, bunu
gidince anladık, her taraf Uzakdoğu mutfağı kokuyordu ama bizim için konum
önemli olduğundan diğer kriterleri pek umursamadık, örneğin kahvaltı korkunçtu,
süt diye koydukları şeyin üzerinde %2 süt içerir yazıyordu, bu durum aslında
bir yerde iyi de oldu, değişik yerlerde kahvaltı yapma fırsatı bulduk.
Otele yerleşip kendimizi dışarı attık, acıkmıştık ve
hamburger yemek istiyorduk:) yürüme mesafesinde Medison Sq içindeki çok
methedilen Shake Shack şubesine (ki
artık İstanbul’da da var) gitmeye karar verdik. Günlerden cumartesi idi ve hava
güneşliydi, Shake Shack’in olduğu Medison Sq’e yaklaştığımızda NY ve kuyruklar
şehrine geldiğimizi anladık. Sıra parkı olduğu gibi kaplamıştı neredeyse,
bizden önceki haftalarda sert hava koşulları ile cebelleşen NY ahalisi biraz
güneş görünce kendini sokaklara atmıştı anlaşılan. Bu arada o güneş bizim de
göreceğimiz son güneşmiş bunu sonra acı bir şekilde anladık.
O kadar sırayı beklemeye takatimiz olmadığından gözler hemen
etrafı taradı, hemen karşına Eataly vardı ama orası da bir hayli kalabalık
gözüküyordu, gelirken yolda gözümüze kestirdiğimiz zincir bir Meksika
dürümcüsüne giderek hızlıca karnımızı doyurduk.
Yemekten sonra artık keşfe çıkmaya hazırdık, hemen yakınımızdaki
Mid Town ile başladık, Grand Central Terminal (içinde bir App store var), Times
Square, Broadway, Empire States, Rockefeller, ToysRus, M&M, Hard Rock, Herald Square
(Macy’s mağazası var) bu ilk yerler
arasında idi. Günü çok geçe kalmadan bitirip yarına enerji toplamaya karar
verdik, zaten artık piller bitmek üzereydi.
Ertesi gün (Pazar) öğleden önce daha aşağılara Little Italy
ve China Town civarını gezdik. Bu arada hava çok soğuk ve saat de erken
olduğundan bu bölgeler pek tenha idi, yazın görmek gerek. Öğlen yemeği için
adresimiz Katz’s Delicatessen (205 EAST HOUSTON STREET) idi ve gerçekten
muhteşem sandviçlerdi. Mutlaka denenmesi gerek. Ayrıca hani şu when Sally met Harry
filmindeki yer burası.
Öğleden sonra ise
9/11 Memorial civarını gezmek ve biraz da Tj Maxx’den’den alışveriş yapmakla geçti. Burası ünlü markaların
outleti, çok uygun fiyatlara tasarımcıların ürünlerini bulmak mümkün, benzer
bir mağaza da Century 21, şehrin farklı yerlerinde şubeleri mevcut.
Akşam
yemeğini Vedal Milor tavsiyesi bir restoranda yedik, tek kelimeyle harikaydı, Prune Restaurant 54 East 1st Street (by
train 6 line to bleecker Street, For V line 2nd Street) +1 212-677-6221
Burası sokak
arasında küçük bir lokanta, mutlaka gitmeden rezervasyon yaptırmak gerek, ne
yenmeli kısmını Vedat Milot detaylı anlatmış fakat kemik iliği gerçekten
muhteşemdi. Biz her şeyden ortaya söyleyip mümkün olduğunca değişik şeyler
tatmaya çalıştık, söylediğimiz her şey çok güzeldi. Burası aynı zamanda Pazar günleri
kahvaltıları ile de ünlü bir yermiş ama biz deneyemedik.
Pazartesi
öğleden önceyi Mertopolitan Müzesi’ne
ayırdık, çok büyük bir müze, ancak ilgi duyduğumuz bölümleri, seçerek gezdik.
Bu arada önemli bir not, müzede girişte her ne kadar bir ücret tarifesi olsa da
aslında bağış usulü çalışıyorlar, ne kadar verirseniz yani, normalde kişi başı
20$ olan bileti biz bir dolara aldık:)
Planımız
müze çıkışında öğle yemeğini, yine Vedat Milor tavsiyeli ve Michelin yıldızlı Jean-Georges’da
yemekti ve fakat kıyafet kuralları olduğundan orayı iptal etmek zorunda kaldık.
Öğle yemeği
için tercihimiz başka ünlü bir hamburgerci olan 5 Napkin, bunu da beğendik ama
Shake Shack daha iyiydi.
Öğleden
sonra Time Sq civarı, Public Library ve etraftaki mağazaları biraz dolaştıktan
sonra akşama doğru Rockefeller’a
çıktık, manzara enfesti.
Akşam
yemeğini Churrascaria Plataforma
isimli bir Brezilya et lokantasında yedik, değişik güzel bir yer, siz dur
diyene kadar çeşit çeşit et geliyor, açık büfe salataları da gayet güzeldi.
Salı yarım
günü alışveriş için Jersey Garden Outlet’e
ayırmıştık, sabah erkenden yola çıkmamıza ve tam açılış saatinde (10:00) orada
olmamıza rağmen akşama doğru ancak çıkabildik:) Öğle yemeğini de buradaki Meksika lokantasında yedik, etler güzeldi,
margaritalar harikaydı.
Bu arada
şehrin hemen hemen her tarafında 7/24 açık DM vb marketler var, bizim otel
civarında 2-3 tane vardı örneğin; ilaç, kozmetik, basit yiyecekler vb günlük
ihtiyacı karşılayacak çok sayıda ürünü bir arada bulmak mümkün.
Çarşama
sabah soluğu Financial District’de
aldık, Wall Street, NYSE ve Wall Street’in en önemli ikonu
ise Charging Bull’u gördük. Bronzdan imal edilen bu boğa heykeli,
Amerika’nın finansal agresifliğini simgelemekte. 11 Eylül saldırısı ile yok
olan World Trade Center (İkiz Kuleler) anıtı
9/11 Memorial da görülmesi gereken
yerler arasında.
Hazır
gelmişken bu civardaki Century 21
mağazasına da uğramayı ihmal etmedik tabi :) Öğleden sonra Time Sq’e gidip oradaki bilet
ofisinden öğleden sonraki showlar için bilet baktık, son dakika ve gündüz gösterimleri daha hesaplı, her çift ayrı bir şovu tercih etti, biz Phantom of the Opera’ya seçtik, çok etkileyici idi.
Bu arada
uzak noktalara ulaşımı hep metro ile yaptık. Metro ile her yere ulaşmak mümkün
ama Avrupa’daki gibi temiz değil maalesef, geç vakitlerde biraz ürkütücü hatta.
Akşam yemeği
için tercihimiz yine meşhur bir İtalyan lokantası oldu, Otto, yemekler fena değildi ama mekânın ambiyansını pek beğenmedik,
çok gürültülü idi.
Perşembe Down Town’a inerek, Brooklyn tarafına geçtik, Özgürlük Heykeli’ni
uzaktan görmekle yetindik –ki uzaktan görülmeli bence zaten-, Brooklyn Köprüsü ve karşıdan NY
manzarası büyüleyici idi.
Akşam için
adresimiz klüp ve barları ile ünlü bölge Meatpacking
District idi. Yine kış nedeniyle
sakin gözükse de mekanlar doluydu.
Cuma NYC’deki son günümüz ve öğleden önce Soho, Tribeca bölgesini ve Chelsea Market’i gezdik. Öğleden sonraki durağımız, hava çok soğuk olmasına rağmen Central Park idi. Parkın huzurlu
ortamında biraz yürüdükten sonra istikamet Cuma 4-8 arası ücretsiz olan MOMA (The Museum of Modern Art) idi.
Gördüğüm müzeler arasında ilk sıralara rahatlıkla koyabilirim, çok etkileyici
idi.
Bizim gibi caz severler için Blue Note Jazz Bar, Dizzy's Club Coca Cola (Lincoln Center), Birdland
Jazz Bar, Jazz Standard programlarına bakılması gereken ilk yerlerden.
Akşam 11’deki uçağımız için havaalanına doğru yola koyulduk.
Transferi otel ayarladı, 80 dolar civarı idi, van tipi bir araçla hepimizi ve
valizleri sığdırdık. Gelirken de taksiye binmiştik, 6 kişi olduğumuzdan 2 taksi
tutmuştuk, taksi 50 dolar civarında tutmuştu.
Son olarak NY’un trafiğini de deneyimleyerek şehirden
ayrıldık.
New York, New York...
I want to wake up, in
that city that never sleeps…